Aşkın Kimyası: ‘Aşk’ Bize Ne Yapar?
Aşk hayattaki en güzel ve en anlamlı duygulardan birtanesi ve şüphesiz ki yaşamı daha çekilir kılmakta.Ancak aşka biraz daha yakından bakmaya başlarsak; daha çok insan türünün hayatta kalabilmesi ve türünü devam ettirebilmesi için biyokimyasal ve evrimsel bir süreç diyebiliriz.
Peki ,aşık olduğumuzda beynimizde ve bedenimizde neler oluyor?
Aşık olmamızla birlikte ödül ve motivasyon hormonu olarak bilinen dopamin devreye girer ve salınımı artar.Dopamin salgıladığımızda kendimizi çok iyi hissederiz.Öyle ki;adeta beynimiz o evrede bize ‘bu yaptığın her ne ise çok güzeldi,bunu tekrar yap!’ sinyali gönderir.Tıpkı bir etkinlik bize daha az dopamin salgılatıyorsa onu yapmak için daha az motivasyon hissettiğimiz gibi..
Neden sürekli sevgilimi görmek istiyorum?
Bunun bilimsel açıklaması tam da yukarda bahsedildiği gibidir.Aşık oldunuz kişiyi gördüğünüzde ‘dopamin’ salınımınız artar ve bu da bizi o kişiye daha da bağımlı hale getirir. Çünkü normal seyrinde giden dopamin daha önce hiç okadar yüksek derecede salgılanmamıştır.Bu aynı zamana bağımlılık hormonu olarakta geçer. Kumar,madde ve sosyal medya dahil olmak üzere pek çok bağımlılıkta rol oynar. Aşık olduğunuzda adeta okb’de olduğu gibi takıntılı bir duyguya gireriz.Sürekli onu düşünür ,ondan bahseder,her yerde onu görmek isteriz. Aşkla ilgili tek hormon dopamin değildir.Mutluluk hormonu olarak bilinen seratonin,oksitosin,vazopressin eşlik eder.
Gelin görün ki beyniniz bir süre sonra bu hormon seviyelerine alışır ve bu dopamin seviyeleri onun için normalleşmeye başlar ve bu da ne yazık ki artık dopamin toleransınızın geliştiğine işarettir.Artık o şeyi yaparken eskisi kadar haz almazsınız ve o şeyi yapma isteğinizi azalmaya başlar.Yani bir şeye yüksek dozda maruz kaldığınızda bir süre sonra o doz artık sizin için yetersiz olmaya başlar.
Uzun süre evli kalanların ya da uzun süre ilişki yaşayan insanların neden ilişkilerinin ilk günlerdeki gibi kalmadığını da aslında bu şekilde açıklayabiliriz.Bundan dolayı sonsuza kadar aynı tutkuyla devam eden bir aşk yok.Hatta yapılan bilimsel çalışmalar bize aşkın ömrünün yaklaşık 3-4 yıl olduğunu söylüyor.Bu çok doğal ve anlaşılabilir ,yani fizyolojik bir durumdur.Eğer bu konudaki beklentilerimizi buna göre düzenlersek hayal kırıklığı da yaşamamış oluruz.
Aşk Gözümü Kör Etti!
Elbette ilk baştaki tutkunun azalmış olması demek ilişkinin bitmiş olması anlamına gelmez.Aslında bakarsanız bu süreçte ve yıllar içerisinde yaşanan bir çok deneyim sevgi ,saygı,bağlılık,şefkat gibi pek çok duyguyu güçlendirecek ve bu duygular da ilişkinin devam etmesine yardımcı olacaktır.
Aşk ve cinsellik esnasında da oldukça yoğun salınım gerçekleşir.Kim bize bu hormonları salgılatırsa ona güvenme eğilimi geliştirirsiniz.Bazen bunu hak etmeyecek kişilere karşı geliştirmiş olabilirsiniz ve normalde tolere etmeyeceğiniz şeylere karşı daha hoşgörü sağlayabilirsiniz. ‘Senden vazgeçmem için bir çok sebep var ama kalp,istediğini istiyor’ demiş Emily Dickinson 1962 senesinde.Çoğu zaman insanlar aşık olmamaları gereken birine aşık olduklarında benzer açıklamalar yaparlar.Diğer tüm davranışlar gibi aşk ve sefkat de beyinde oluşur.Aslında bu denklemde kalbin hiç rolü yoktur.Yani olmadık insanlara aşık olduğunuz zaman kalbinizi değil beyninizi sorgulamanız gerekir.
İşte burada aşıkken ‘gözün kör olması’ halinin sebebi ortaya çıkmaktadır.Tam tersi bir durum ise bu kimyaya alışan bedenin ve beynin bir süre sonra bunu hissetmemesi sonucu kişinin kendisini ‘gözümdeki perde kalktı’ şeklinde ifade etmesidir.
Ne Yapmalıyız?
Aşık oldunuzu hissettiğinizde özellikle biri ile evlilik gibi ciddi bir karar almadan önce onunla yeterince vakit geçirdiğinizden emin olun.Zira bu süreçte o hormonların etkisi ile kör olan göz halinin dezavantajını bir miktar atlatmış olacaksınız.Aynı zamanda partnerinizi daha gerçekçi ve objektif bir gözle görmeye başlayacaksınız.Ayrıca bu süreçte yaşadığınız paylaşım sayısı artacağından dolayı o kişinin farklı yönlerini de keşfetmiş ve gözlemleme şansı yakalamış olacaksınız.Dolayısıyla o kişiyle ilgili ‘mantıklı’ karar verme şansınız da artmış olacaktır.
Son Söz..
Aşıkken gösterdiğimiz davranışları elbette ki sadece hormonlarla açıklayamayız.Bunun yanı sıra sosyolojik ve psikolojik başta olmak üzere pek çok faktör bulunmaktadır.Mesela bize bakım veren kişi örneğin annemizle bağlanma şeklimiz,çocukluk çağı deneyimlerimiz ve sahip olduğumuz şemalar gibi..
Tüm bunlara baktığımızda aslında aşk duygusu tamamen beynin ödül mekanizmasının işleyişinden doğan bir durumdur.Bu yüzden önemli olan uzun süreli ilişkilerde heyecanı taze tutmayı başarabilmektir.Eğer ilişki içinde zaman zaman beklenmedik şeyler olursa,partnerimize kaybetme duygusunu hissettirebilirsek,sınır çizebilirsek ve en önemlisi bu konuda kendimize güvenirsek aşk duygusu devamlı hissedilebilir ve eşlerden birinin başka yönelimlerle bu duyguyu arama dürtüsü azalır..
- Görüntülü1100.00 TL
- Sesli1050.00 TL