Doğum Sırası Kişiliğinizi Nasıl Etkiliyor?
Kişilik gelişimi konusunda ortaya sürülen pek çok fikir bulunmaktadır. Bunların her biri farklı değişken ve unsura dikkat çekmektedir. Kişiliğimiz, bizi biz yapan birçok düşünce, davranış ve duygu kalıplarını içermektedir. Bu sebeple bireylerin dünyayı ve çevresini nasıl gördüğü, nasıl algıladığı ve çevresiyle nasıl iletişime girdiği ile alakalı önemli bir rol oynamaktadır. Psikoloji tarihinde önemli bir yere sahip olan Alfred Adler, bir çocuğun doğduğu sıranın onun gelişimini ve kişiliğini önemli ölçüde şekillendirdiğini öne sürmüştür.
Bu doğrultuda Adler’e göre, doğum sırasının ilk doğan çocuktan en küçük çocuklara kadar çocukların düşünce, davranış ve kişiliğini etkilediğini ve aynı ailede büyüyen her çocuğun farklı deneyimler yaşadığı düşünülmüştür.
İlk doğan çocuk, ilk kez ebeveyn olan bireylerin en deneyimsiz halini tecrübe eder ama aynı zamanda da çok fazla ilgi ve sevgi görür. Bir süre sonra kardeşi doğan ilk çocuk, artık ilgi odağı olmadığı için çoğunlukla sıkıntı yaşar. Sevilmediğini ve ihmal edildiğini düşünebilir. Bu sebeple, ailesinin ilgisini ve dikkatini yeniden kazanmak için kötü veya iyi davranışlar gösterebilir. İlk çocuğun birçok sorumlulukla ve eski ayrıcalıklı konumunun kaybıyla başa çıkma davranımı, ileriki yaşlarda duygusal sorunlar yaşama olasılığının yüksek olduğu gösterebilir fakat aynı zamanda daha güçlü ve kontrolcü davranımlar söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple ilk doğan çocukların liderlik becerileri ve kontrol duyguları yüksek olmaktadır. Belirli bir başarıya ulaşmak ve bir konuda uzmanlaşmak ilk çocuk için oldukça önemlidir. Bu özellikleri göstermesinin nedeni küçük kardeşlere örnek olma ve ebeveynlerini memnun etme arzusu ile birlikte gelen güç arayışıdır. Bu yüzden en büyük çocukların daha erken olgunlaştığı görülmektedir.
İkinci doğan ve ortanca çocuklar, ebeveynlerinin ilk doğanlara gösterdiği ilgiyle hayatlarına başlarlar. Büyük kardeşlerini bir rol model olarak gördükleri için ona yetişme kaygısı yaşayabilirler. Bu kaygıyla birlikte, daha rekabetçi davranımlar gösterebilirler. İlk çocuğa oranla, ortanca çocuk mükemmelliyetçi değildir. Ortanca çocuklar, daha çok aile içindeki yerini belirginleştirmek ve aile bireylerine kendisini kabul ettirmek için çabalarlar. Bunun sebebi, en büyük veya en küçük gibi bir sıfata sahip olmadığı için aile içinde kendisine yer bulmaya çalışma arzusudur. Ortanca çocuklar daha çok sevilmediğini ya da dışlandığını hissedebilmektedir. Adler, bu duruma “ortanca çocuk sendromu” der. Bunun sebebi ortanca çocuğun kendisini büyük ve küçük kardeşleri arasında sıkışmış hissetmesinden kaynaklıdır. Sosyal ilişkilerde genellikle başarılıdır ve arkadaş çevresi geniştir. Kolay adapte olur, girişken, dışa dönük, yaratıcı ve beceriklidirler. Bunun yanında asi davranışlarda bulunma olasılıkları olabilir. Bu sebeple daha bağımsız davranışlar gösterebilirler.
En küçük çocuk, bütün dikkatleri üstüne çeken ailenin bebeğidir ve bu konumu asla kaybetmezler. Diğer aile üyelerine göre deneyimsiz ve güçsüz olduğu için yeterli özgüveni yoksa kendisini diğer aile üyelerinden geri çekebilmektedirler. Bu durum en küçük çocuğun, ailenin ona vermiş olduğu kendini kanıtlama durumuna karşı oluşturduğu bir savunma mekanizması olabilmektedir. Öte yandan, oldukça hırslı ve yüksek motivasyon içinde de bulunabilirler. Adler, bu senaryonun en küçük çocuk için iki sonuçtan birine yol açacağına inanır. Evin küçük çocuğu, insanların dikkatini çekmeyi ve sempatilerini kazanmayı sever. Özgür ruhlu olurlar. Dışa dönük, ben merkezci, eğlenceli ve sosyal olmayı severler.
Tek çocuk genellikle ailenin ilk çocuğunun yaşadığı deneyimleri yaşar. Fakat ilk çocuktan farklı olarak, ilgi ve alakayı bölüşmek durumunda kaldıkları başka bir kardeşleri yoktur. Ebeveynler, ilk ve tek çocuklarına yoğun ilgi ve sevgi göstermeyi severler. Bu sebeple aileden gördükleri ilgiyi yaşamlarının ileriki dönemlerinde de ararlar. Bu sebeple, tek çocuk dikkatleri üstüne toplamayı sever. Yaptıklarının onaylanmasını beklerler ve detaylara odaklanırlar. Sosyal hayatlarında akranlarıyla iletişim kurarken bazı çatışmalar yaşayabilirler. Çünkü ilgi ve dikkatin kendilerinde olmasına alışıktırlar. Kardeşleri olmadığı için, ileri yaşlarda paylaşım konusunda zorluk yaşayabilirler. Esnek düşüncelere alışık olmadıkları için inatçı olmaya yatkındırlar. Bunların yanı sıra, yüksek öz güvene sahip, lider ruhlu, mükemmelliyetçi, bağımsız ve başarılı olarak tanımlanabilirler.