Mükemmelliyetçilik: Her Şey Kusursuz Olmalı!
Mükemmeliyetçilik, bireyin hayatının çeşitli alanlarında (akademik, iş, ilişki, ilgi alanları…) kendine yüksek standartlar ve hedefler koyup bunlarda yüksek performans gösterme ihtiyacı hissetme durumu olarak tanımlayabiliriz. Bu tutum, özellikle son zamanlarda toplumun da bize dayattığı en zorlayıcı rollerden biri olarak görülebilir. İyi bir öğrenci/çalışan olmak, iyi bir eş olmak, iyi bir evlat veya ebeveyn olmak için elinden geleni yapmak önemlidir ve kişiyi motive eden düşünce ve davranışlar sağlıklıdır. Ancak gerçekçi olmayan hedefler belirlemek, üstümüze fazladan yük bindirmek duygusal açıdan iyi olma halini tehlikeye atmak demektir.
Başarısız olma korkusu yüzünden her şeyde hep “en iyisi” olma hissi, bireyi çok rahatsız etmesine rağmen bunu başarmak için de ekstra çaba sarf eder. Örneğin, yaptıkları bir iş onlara hiçbir zaman yeterince iyi ve kusursuz gelmediği için o işin üstünde çok daha uzun süre vakit geçirirler. Bu yüzden o işi tamamlamada zorluk yaşayabilirler ya da daha baştan sorumluluk almaktan kaçınabilirler. Bunun dışında, küçük bir hata veya eksiklik bile onlar için kabul edilemez ve mutsuzluk kaynağıdır. Bu hata yüzünden kendilerini acımasızca eleştirebilirler. Yaptıkları iyi kısımları ve gösterdikleri çabayı ise görmezden gelirler. Ayrıca, ortaya koydukları bir iş başarılı olsa bile kendilerine karşı takdir edici yaklaşmayabilirler çünkü normalin bu olduğunu ve her zaman daha iyisinin olacağını düşünebilirler. Hemen sonrasında sırada olan iş için düşünmeye ve harekete geçmeye hazırdırlar.
Bu kişiler, mükemmeliyetçi tutumu ilişkilerinde ve fiziksel görünümlerinde de gösterebilirler. Partnerleriyle olan ilişkisinde, ne kendisinin ne de karşısındakinin hatasına tahammül edemeyebilirler. Onlardan beklentileri çok fazla olabilir. Bu da, partnerlerine kendini yetersiz ve huzursuz hissettirmesinden dolayı ilişkilerini riske sokabilir. Fiziksel görünüş de bazıları için çok önem verdikleri konulardan birisidir. Kendi standardına uygun görünüme kavuşmak için çok çaba sarf ederler (ör; yoğun egzersiz programı oluşturmak).
Mükemmeliyetçi tutumun kökenine baktığımız zaman, ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzı büyük öneme sahiptir. Ebeveynlerin, çocuklarından yüksek beklentiler içerisinde olması ve çocuğun ihtiyacı olan sevgi ve ilgi bu beklentilerin karşılanmasına bağlıysa (koşullu sevgi) ileride bu tutumu geliştirme ihtimalleri fazla olabilir. Çocuğun bu beklentileri karşılayamaması sonucu ebeveynleri tarafından çok fazla eleştirilmesi de diğer etkenlerden biridir. Aynı zamanda, çocuklar için model almak açısından en önemli figür ebeveynlerdir. Eğer ebeveynlerden biri (ya da ikisi birden) mükemmeliyetçiyse, çocuk da yetişkinlikte kendisine yüksek hedefler koymaya eğilimli olabilir. Söz konusu olan kişiler için bir diğer bulgu da, kişinin kendisini yetersiz ve güvensiz hissetmesi ve bunun sonucunda çevresinden onay alma ihtiyacı içinde olması kişiyi mükemmeliyetçiliğe doğru iten faktörlerdendir.
Mükemmeliyetçiliğin neden olduğu baskıyı biraz hafifletmek için yapabileceğimiz bazı şeylerden bahsedebiliriz;
-Öncelikle bu tutumun farkında olmak ve yaşamımızın hangi alanlarında baskın olduğunu görmek.
-Bu alanlarda sürekli olarak yüksek hedef koymanın avantajlarını ve dezavantajlarını incelemek.
-Kendimize yüklediğimiz baskılar olmasaydı hayatımız nasıl olurdu? Nasıl hissederdik, günümüzü nasıl geçirirdik?
-Geçmişte elde ettiğimiz başarıları, gerçekleştirdiğimiz hedefleri listelemek.
-Bir işe başlamadan önce gerçekçi hedefler belirleyip plan oluşturmak (ör; normalde harcadığınız zamanı bir miktar azaltmak) ve gösterdiğimiz performansı gerçekçi bir şekilde değerlendirmek.
-Sonuç odaklı olmaktan çok süreç odaklı olmak. (ör; o işi yaparken yaptıklarınızdan keyif almak)
Mükemmele ulaşmaya çalışmak, kendini bu yolda adamak hem kendimizin, hem ailemizin hem de toplumun bize dayatması olabilir. Her ne olursa olsun, bu hedefe ulaşmak hiçbir zaman yeterli gelmeyecektir, hep daha fazlasının ve iyisinin olacağını düşündürmesi bizi ruhsal açıdan çok zorlar, benlik saygımızı zedeler. Elimizden geleni yapmak ve hata yapmaktan korkmamak bu süreçten daha çok tatmin almamızı sağlayabilir. Hata yapsak bile önemli olanın ondan ders çıkarıp yolumuza devam etmek olduğunu kendimize sık sık hatırlatmalıyız. Leonard Cohen’in çok güzel bir sözü vardır: “Kusursuzluğu unutun. Her şeyde bir çatlak vardır. Işık içeri böyle girer.”
Sevgiler,
- Görüntülü1100.00 TL
- Sesli1050.00 TL